Astrolojiyle ilgilenenlerin gezegenler kadar çokça duyduğu Şiron; bir gezegen değil, astreoiddir. Konum olarak Satürn ve Uranüs’ün arasında bulunur. Anahtar şeklinde bir simgesi vardır. Bilinçli ben ile üst bilinç arasında bir köprü kurar. Yani bireysel benlikten kolektif benliğe geçişte bir anahtar görevi görür. 1977 yılında keşfedilen Şiron ile bilgiler henüz oldukça kısıtlıdır. Mitolojik bir hikâyesi de bulunan Şiron, doğum haritamızda yara aldığımız yerleri ve konuları bizlere göstermektedir. Aynı zamanda hangi konularda başkalarına şifa ve yardımcı olabileceğimizi de Şiron’un bulunduğu konuma göre yorumlayabiliriz.
Şiron’un mitolojik hikâyesi de şöyledir: Yunan mitolojisinde Şiron, yarı at yarı insan olan bir sentordur. Sentorlar, çok iyi savaşçı, avcı, ok atan ve eğitici yaratıklardır. Şiron da bir gün öğrencisine yaptığı zehirli okla yanlışlıkla vurulur. Yaralı halde bir mağaraya sığınır. Mağarada çamur, ot ve bitkilerden kendisine merhemler yapar. Ancak kabuk bağlayan yarası sürekli kanadığı için bir türlü iyileşememektedir. Yaptığı merhem ve ilaçlar zamanla başkalarına şifa olmaya başlar. Ölümsüz oluşu Şiron’un iyileşmesine engel olmaktadır. Sonsuza kadar bu acı ve yarayla yaşamak istemeyen Şiron, zincire vurularak cezalandırılan Prometeus’un serbest kalması ve ateşin insanlığa geri verilmesi şartıyla kendi ölümsüzlüğünden vazgeçer.
Şiron da daha yüksek amaçlar için kendini feda etme arketipi vardır. Şiron, öğretmenlik, savaş ve av sanatları, şifacılık ve doktorlukla yakından ilişkilidir. Haritamızdaki duruma göre ameliyat göstergesi de olabilir. Aldığımız en derin yaralar Şironda saklıdır. Ruhsal alanda büyüme ve olgunlaşma, Şiron’un bulunduğu ev ve karşıt evi yoluyla deneyimlenir. Bulunduğu eve Satürn etkisi veren Şiron, ustalaşma, öğretme ve öğrenme enerjisini birlikte çalıştırır.